BÖLÜM 18
Sabah kalktığımda kendimi dayak yemiş gibi hissediyordum.Üstelik üzerimi değişmeyi de unutmuşum.Yarım saat sonra
üzerimi giyinmiş bir şekilde kapıdan çıkmaya hazırlanıyordum ki bekçim-yani ağabeyim-önüme dikildi.“Nereye
gidiyorsun?Daha kahvaltı yapmadın?”dedi endişeli bir sesle-benle annemden çok ilgileniyordu-“Hiç öyle
gezinmeye.Dalga mı geçiyorsun?Erkenden otele gitmeliyim Tracy geri döndü ama sahildeki büfeyi açmam gerek .”tam
kapıyı açıp çıkacaktım ki kolumdan tutup beni durdurdu “Yemek yemeden hiçbir yere göndermeyeceğim.”gözlerimi
devirdim“Hadi ama zaten son zamanlarda çok kilo aldım.”bunu der demez Tarron aslında incecik olan hatta zafiyetten
ölecekmişim gibi gösteren karnıma baktı.Onun zayıf anını yakalayarak kolumu çektim ve kapıdan dışarı
çıktım.Arkamdan bağırmasına aldırmadan otelin sahiline doğru yürümeye başladım.
Onu gördüğümden beri aklımdan çıkmıyordu.O tatlı yüzü ve nefis kokusu beni içine çekiyordu sanki.Daha dün gece onu
görmüş olmama rağmen onu deliler gibi özlüyordum.Bu sırada Ryan beni dürtükleyerek-daha doğrusu tekme atarak-
hayallerimden sıyrılmamı sağladı.“Senin derdin ne?”dedim sıkıntıyla.“Hiç.Canım tekme atmak istedi.Dostum kendine
gel artık , yanına git ve arkadaşlık numarasına devam et!”gözlerimi kırpıştırdım ve dalgalanan denize ve adeta
gülümseyen güneşe baktım.Şanslıydım ki otel balkonum tam denize ve otelin girişine
bakıyordu.“Haklısın.Görüşürüz.”dedim ve şaşkın bakışları ardımda bırakarak otelin merdivenlerinden indim.O tatlı
kokuyu arıyordum ama duyu organlarımdan hiçbiri onun burada oluğu sinyalini vermiyordu.Oldukça pahalı olan
tişörtümü düzettim ve tekrar etrafıma baktım.Daha sonra sahile yürümeye karar verdim.Saat neredeyse öğlene
geliyordu.Resepsiyonda değilse neredeydi ki?Bu sırada tanıdık bir kahkaha kulağımda çınladı ve bütün duyu organlarım
adeta alarma geçti.Rosalie büfenin arkasında satış yapıyordu ve işin kötüsü Mike soytarısı da oradaydı ve soytarılık
yaparak Rosalie yi güldürüyordu.Güneşi kıskandıran parlaklığı ve melekleri utandıran güzelliğiyle beni hipnotize ediyor
gibiydi.Daha fazla o soytarının burada olmasını istemiyordum ama aynı kıskançlığı Dylan üzerinde gösterdiğimde hiç
de arkadaş gibi durmuyordum.Sakince büfenin sandalyesine yürüdüm ve oturdum.Rosalie nin arkadaşları da buradaydı
ve beni görür görmez kıpkırmızı kesilip Rosalie yi dürtüklediler.
Justin buradaydı!Olamaz ne oluyordu böyle?Kalbim deli gibi çarpıyordu.Yine de sakin olmayı başararak yanına
yürüdüm ve “Merhaba yine beni buldun.”dedim gülümseyerek.Bana birkaç saniye hipnotize olmuş gibi baktı ve
saçlarını savurup konuşmaya başladı “Saklambaç oynamayı severim.”Arkadaşlarımın arkada heyecanlı zıplayışlarını
duyabiliyordum.“Eee ne istersin içecek , yiyecek?”
Ona seni istiyorum dememek için kendimi zor tutuyordum.“Aslında yardım etmek istiyorum.”dedim hemen.Böylece
bir şeyler içip gitmek yerine bütün gün yanında olabilirdim.“Demek yardım etmek istiyorsun.Öyleyse geç bakalım
yapılacak bir sürü iş var.”Dedi ve bu sırada eliyle büfenin ince tahtadan oluşan kapısını kaldırıyordu.İstekle yanına
geçtim.Sanki kimse yokmuş gibiydi.Sadece o ve ben.Bu sırada Mike sinirli bakışlarını üzerime doğrulttu.Rosalie ise onu
umursamıyor gibiydi.Büfenin etrafı birdenbire içecek almak isteyen kişilerle doldu.Pişkince gülümsedim.Rosalie
gözlerini devirdi ve istedikleri şeyleri onlara verirken benimle de konuşuyordu “Senin yardım etme şeklin bu mu?”daha
da sırıttım “Rahatsız mı oldun?”ben büfeye girince içecek almak isteyenlerin sayısının arttığı çok açıktı.“Kalk ve şu
bulaşıkları yıka da bir faydan olsun.”dedi emir verircesine.Justin kahkaha attı “Ben ve bulaşık?Dalga geçiyorsun
herhalde.”dedi alaycı bir ifadeyle.“Hayır dalga geçmiyorum.Yardım etmek isteyen sendin.”dedi ciddi bir sesle.Justin
daha fazla karşı koyamayacağını anladı ve lavabonun önüne geçti.Kendini çok garip hissediyordu ,sanki gerçekten
hipnotize olmuştu.Bir tabağı eline aldı ve öylece baktı.Kenardaki bulaşık bezini suya buladı ve tabağa da aynı şeyi
yaptı.Ama bir türlü yağı geçmiyordu.Rosalie güldü , “Sesin güzel olabilir ama iyi bulaşık yıkadığın söylenemez.”bunu
derken Justin in elindeki ıslak tabağı ve bulaşık bezini alıp tabakta gezdirdi ve kirleri aktıktan sonra bulaşık makinesinin
kapağını açıp içine koydu.Birkaç düğmeye bastıktan sonra pişkince Justin e baktı.Justin yenilmişçesine başını eğdi ve
titreyen bulaşık makinesine baktı.Rosalie tekrar gülümseyip başka müşterilerin oraya gitti.Mike ortalıklarda
görünmüyordu.Kate ve Emily ise Justin i bulaşık yıkamaya çalışırkenki fotosunu çekmişti ,bu yüzden de sevinçten
zıplıyorlardı.Emily Rosalie yi kolundan çekti ve kulağına eğildi “Lütfen bizi Justin le tanıştır , dün ondan imza almak
için otele geldim ama korumalar beni içeri almadı.”dedi ve yüzüne hüzünlü bir ifade yerleştirdi.Rosalie gözlerini
devirdi.“Neden gidip kendin istemiyorsun ki?Orada işte git ve tanış.”Emily dudaklarını büktü “Ama sen onun
arkadaşısın , belki bize randevu ayarlayabilirsin.”Rosalie kendini tutamayıp güldü.“Ben öylesine bir arkadaşım beni
dinleyeceğini sanmıyorum.”Kate dayanamayıp söze daldı “En azından deneyebilirsin!”Gözlerimi devirdim “Tamam bir
ara denerim , şimdiki planım ona iş yaptırmak.”hepimiz aynı anda kıkırdadık ve Justin in müşterilere ne yapacağını
bilemeyen bakışlar attığı sırada yanına gittim.“Onların yanına gidip siparişlerini almalısın ve istediklerini
getirmelisin.”dedim.Kelimelerin üstüne basarak sanki üç yaşındaki bir çocuğa anlatıyormuş gibi söyleyince kaşlarını
çattı.“O kadarını da biliyorum , ben sadece buradakilerden birinin magazinci olmasından korkuyorum.”Rosalie gözlerini
devirdi.“Bir şey olmaz git ve siparişleri al.” dedim ve onu ittirdim.Ona ilk kez dokunduğum için içime bir ürperti dalgası
yayıldı.Bir süre sonra neredeyse tüm müşterileri göndermiştik ama Emily hala bana yalvaran gözlerle bakıyordu.yanına
gittim ve “Bak söz veriyorum eğer vaktim olursa söyleyeceğim tamam mı?”dedim ve cevap beklemeden onun yanına
gittim “Tamam çok çalıştın , bir izini hak ettin.” Dedim gülümseyerek.“Emin misin?Yani alıştım bu işe eğer daha
yapılacak bir şey varsa…”daha sözünü bitiremeden onu büfenin dışına gönderdim.“Gidebilirsin hadi bay bay.”dedim
onu kovarcasına.Biraz da Emily ve Kate le takılmalıydım sabahtan beri beni bekliyorlardı.Justin onu kovmama rağmen
yumuşakça gülümsedi “Görüşürüz.”dedi ve otelin önündeki parlak bir arabaya binip uzaklaştı.Kalbim de dakikasında
normal atmaya başladı.Bu nasıl bir duyguydu böyle?Hemen Emily ve Kate döndüm “Eee bugün ne yapıyoruz?”Kate
dudağını büktü “Justin i niye gönderdin ki?Birlikte bir şeyler yapardık.”Rosalie kaşlarını çattı “Sizle vakit geçirmek
istiyordum biz tırnaklarımızı boyarken o ne yapacaktı yani?Magazin dergilerini karıştırıp kıyafetlerimize yorum mu
yapacaktı.?”Kate kahkaha attı “Aslında fena fikir değil!”dedi hala kıkırdıyordu.Emily de kahkahalara katıldı.Bense
somurtuyordum Justinden başka bir konuya geçmek istiyordum.“Eee duydunuz mu Fergie black eyed peas ten ayrılmayı
düşünüyormuş.”Kate kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi “Justin in Fergie ile tanıştığını biliyor muydun?”isterik bir şekilde
güldüm“Beni aydınlattığın için çok sağ ol.”Emily de güldü “Aaa hadi ama Rose sen bütün gün Justin lesin bırak da biz
ondan konuşalım.”kaşlarımı çattım “Bütün gün onunla olduğumu da nerden çıkardın , sadece arkadaşı gibi bir şeyim.”
Kate güldü “Daha fazla inkar etme Rose dün gece sahilde olduğunuzu biliyorum.”bu sırada gözleri
parlıyordu.“Tesadüfendi orda karşılaştık sadece ve hemen sonra da eve gittim zaten.”Emily gözlerini devirdi “Abartma
Kate sadece arkadaşlar!!!”Ses tonu sinirli çıkmıştı.Ne olmuştu ki ona böyle?Şimdi bir şarkıcı bozuntusu yüzünden yok
yere kavga mı edeceklerdi?Çok geçmeden sinirlerini dindirdim ve buz gibi limonatalarımızı yudumladık.Güneş batmaya
başladığı halde bile biz hala dedikodu yapıyorduk.Hatta son bir saat önce ağabeyimi görmüştüm–günün bazı saatlerinde
güvende olup olmadığımı kontrol etmek için geliyordu–arkadaşlarımla eğlendiğimi görünce sadece el sallayıp
uzaklaştı.Gittiğinden beri –yani onu kovduğumdan beri!–onu ortalıklarda görmedim.Emily i ve Kate i uğurladıktan
¬¬ sonra büfeyi kapatmaya hazırlandım.Bu sırada Justin olduğunu anladığım ayak sesleri duydum.Kokusunu çaktırmadan
akciğerlerime doldurdum.O kadar güzel kokuyordu ki!Büfenin kasasını kapatmak için uzanırken o da yardım etmek için
elini kaldırdı ve aynı anda kasayı indirdik.“Yine sahile inmek ister misin?”dedi yumuşak bir sesle.Sabahki tavrım onu
yıldırmamış gibiydi.Bunu yaptığım bütün erkekler bir daha benimle konuşacak cesareti bulamamışlardı-Mike hariç-
Aslında onu kaçırmak için öyle davranmamıştım.Nazikçe kabul ettim ve sahile indiğimizde garip bir şekilde iki tane
Şezlong dünkü gibi aynı yerde duruyordu.Justin dayanamayıp gülümsedi ‘Ah aşkım , melekler bile birleşmemizi
istiyor’ diye düşündü.Rosalie yavaşça dünkü yerine uzandı ve Justin in de oturmasını bekledi.Yine aynı şekilde
yıldızlara baktılar.Tam bu sırada iki tane yıldız kaydı.Rosalie ve Justin hızla gözlerini kapayıp dileklerini dilediler.
“Ne diledin?Diye fısıldadı Justin.”Rosalie gülümsedi “Söylersem gerçekleşmez.”Justin tekrar yıldızlara baktı onun dileği
Rosalie ile sonsuz bir aşk yaşamaktan başka ne olabilirdi ki?Justin Rosalie nin ne dilediğini çok merak ediyordu ama o
söylememekte ısrarlıydı.“Bari şu anda ne düşündüğünü söyle.”Rosalie kıpkırmızı oldu şu anda Justin in gözlerini
düşünüyordu ama tabii ki ona bunu söylemeyecekti.Hemen bir şey uydurması gerekiyordu.“Dünü düşünüyorum.”dedi
bir anda.Tanrım ne diyordum böyle.“Dün?”dedi Justin hemen Rosalie nin bu sözden de kaçmasını istemiyordu.Rosalie
beynini hızla çalıştırdı ama aklı garip bir şekilde tek bir şeye yönleniyordu.“Taş sektirmeyi.”deyiverdi bir anda.Kırdığı
potu anlayarak gözlerini sıkıca yumdu ve bunu duymamış olmasını diledi.Ama çok geçti.Justin güldü “Teklifim hala
geçerli , iyi bir hocayımdır.”Rosalie duraksadı.Küçüklüğünden beri elinden gelmeyen hiçbir iş yoktu;bildiği ne kadar
enstrüman varsa çalmayı öğrenmişti.Tiyatro eğitimi ve müzik eğitimi almıştı, sesi harikaydı,onlarca dil biliyordu,yüzme
konusunda cankurtaranlık yapacak kadar iyiydi,erkeklerin parmakla gösterdiği ve her erkeğin hayalindeki bir kızdı, bir
idoldü,bütün imkanları vardı,bir madalya vitrini yaptırmıştı ve ağzına kadar madalya ile dolmuştu,incecik fiziğiyle
manken olabilirdi,çok alçak gönüllü ve mütevaziydi tek bilmediği şey taş sektirmek miydi?İç çekti ve ayağa
kalktı.“Tamam pekala pes ediyorum.”ellerimi belimin iki yanına dayadım “Öğret bakalım.”Justin sırıttı ve ayağa kalktı,
yerden ince bir taş aldı ve bana gösterdi daha sonra denize attı ve sayamadığım kadar sekti.Ağzımın açık kaldığını
fark edince hemen kapattım.“Bulaşık yıkamaya benzemez bu iş.”dedi ve tekrar sırıttı.“O kadar zor bir şey
değilmiş.”dedim.Kafamdan buharlar çıktığını hissedebiliyordum.Yerden bir taş kaptım ve denize öylesine attım.Bu
halime güldü ve tekrar yerden bir taş aldı.Yanıma doğru yaklaşıp taşı gösterdi.“Taşın yapısı da önemli,ince taşlar
seçeceksin ki daha kolay seksin.Taşı elinden kaptım ve tekrar attım , seker gibi oldu ama yine battı.Sıkıntıyla inledim.
“Bu kadar çabuk vazgeçme.”dedi ve yine yerden bir taş alıp bana uzattı.Tam alacakken geri çekti ve “Dizlerini bük ve
frizbi atar gibi at.”taşı elinden aldım ve dediğini yaptım.Tam iki kez sekti , mutluluktan uçuyordum neredeyse.Dünyada
yapamadığım bir iş kalmamıştı artık.“Kabul etmeliyim ki çabuk öğreniyorsun,peki daha fazla sekmesini istiyor musun?”
Rosalie gözlerini kırpıştırdı.“Neden olmasın?”Justin elini yavaşça Rosalie nin beline koydu ve onu ters yöne çevirip
arkasında durdu .Taşı Rosalie nin eline koydu ve elini yavaşça Rosalie nin dizine koydu , Rosalie nin dizi otomatik
olarak büküldü.Karşıdaki uzak bir noktayı gösterdi “Oraya atacaksın , beş kere sekerse büfe işlerinde emrinde olacağım
ama eğer beş kere sekmezse sen benim işlerime yardımcı olursun.”Rosalie nin kalbi duracak gibiydi , sanki hayatındaki
en önemli meseleydi.O taş beş kere sekecekti...
evet yorum yok mu???